Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI
[email protected]

PKK'NIN LOZAN ANLAŞMASINI YOK SAYMA BİLDİRİSİ

12 Mayıs 2025 - 16:29

Terörsüz Türkiye süreci başlatanların foyası meydana çıkmıştır. PKK Terör Örgütü'nün kongresini toplayarak fesih kararı aldığı bildirilmektedir. Söz konusu kongreye Abdullah Öcalan'ın bir hastahaneden telefonla katıldığı iddia edilmektedir. Bu bildirinin özeti, biz PKK olarak devleti dize getirdik anlamı taşımaktadır. Söz konusu bildiriyi muhatap alanlar, PKK'nın feshini değil, Türkiye Cumhutiyeti'nin fesh edilmesini kabul etmişler demektir. Bu bildiri Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okuma bildirisidir. Bu bildiriyi her kim muhatap alıyorsa, devletin temeline dinamit konulmasına iştirak etmiş demektir. Kimse bu ihanet bildirisini barış bildirisi olarak milletin önüne koymasın. Bu bildiri, devletin ruhuna fatiha okumakla eş değerdedir.

Bildiride Abdullah Öcalan'ın Lozan öncesi durumun esas alınmasını kabul ettiği ifade edilmiştir. Adını açık söylememişler ama, Lozan öncesinde Sevr dayatması vardı. Bunlar Lozan Anlaşmasını yırtıp, Sevr Anlaşması'nı tekrar gündeme getirmek istiyorlar. Bildiride 1921 Anayasası'nın esas alınması istenmektedir. Halbuki Türkiye Cumhutiyeti'nin kuruluş Anayasası 1924 Anayasası'dır. Bu talep Türkiye Cumhutiyetini yok saymaktır. ABD Lozan Anlaşmasını tanımamıştır. Her fırsatta Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarını tanımadığını ifade etmektedir. Şimdi PKK üzerinden Lozan Anlaşmasının yok sayılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Türk Milleti buna karşı Kuvâ-yi Milliye ruhu ile direnmelidir.

Hain bildiride yüz yıllık soykırımdan söz edilmektedir. Türkiye Cumhutiyeti'nin PKK'ya karşı yürütmüş olduğu mücadele, Kürt soykırımı olarak tanımlanmaktadır. Türkiye yüz yıldır Ermeni soykırımı iftirası ile uğraşmaktadır. Şimdi bir de Kürt soykırımı ithamı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunun kabul edilmesi demek, devletin uluslar arası mahkemelerde yargılanmasını kabul etmek demektir. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özel Harekât mensuplarımızın yargılanarak cezalandırılması anlamına gelmektedir. Operasyonlarda öldürülen PKK mensuplarından şehit olarak söz edilmektedir. Devlete karşı isyan edenler, kahraman ve gazi olarak adlandırılmaktadır. Yargılamalar sonucunda devleti tazminat ödemeye mahkum etmek istemektedirler.

Büyük Kürdistan'ın kurulması ile ilgili çatı örgüt KCK'dır. Yani Kürdistan Topluluklar Birliği'dir. Kürtçe, "Koma Civakên Kurdistanê" ifadesinin baş harflerinden oluşmaktadır. Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen, şiddet ve isyan temelli radikal bir ideolojiye dayanan, PKK, PYD, PJAK ve PÇDK alt örgütlerinden meydana gelmektedir. Hain bildiri ile zaten fiilen yok olan PKK fesh edilerek diğer bütün alt örgütlerin önü açılmaktadır. Silah bırakma yalanı sembolik olarak yapılıp, kamu oyunun gözü boyanacaktır. Örgüt mensuplarından Suriye kökenli olanlar YPG'ye, Irak kökenli olanlar ise Barzani güçlerine katılacaklardır. Türkiye kökenli olanlar ise af edileceklerdir. Ancak Türkiye'ye gelmek istemedikleri söylenmektedir.

41 yıl devlete hizmet etmiş bir bürokrat olarak, PKK'yı ve bu örgüte karşı verilen mücadeleyi yakından takip etme fırsatı buldum. Tarihi süreçteki bütün safhaları ayrıntılı olarak biliyorum. Gelinen son aşamada, yapılan görüşmelerin müzakere değil, mütareke anlamına geldiğini görmekten üzgünüm. Sanki iki devlet uzun yıllardır savaşıyormuş, ateşkes ilan edilmiş, Türkiye Cumhuriyeti mağlup olmuş ve mütareke imzalıyormuş muamelesi reva görülmektedir. Damarında Türk kanı dolaşan hiçbir vatan evladının bu dayatmayı kabul etmesi mümkün değildir. Barış ve demokratik yönetim söylemlerinin gerisinde Türkiyenin bölünmesi ve Anadolu'nun Türksüzleştirilmesi planları yatmaktadır. Bu çözüm şekli Kürt teröristleri affederek dağdan indirirken, Türk gençlerini dağa çıkmaya zorlamaktadır. Bunu yapmayın, bu çözüm değil cinayet olur.

Türkiye Cumhutiyeti'nin feshi anlamına gelen bu bildiri muhatap alınırsa, Abdullah Öcalan siyasi aktör olarak, İmralı'daki yeni ikametgâhından görüşmeleri yürütecek ve Anayasa referandumsuz değiştirilme yoluna gidilecektir. Buna göre ilk 4 maddeye dokunulmadan, 42'inci maddedeki eğitim dili ve 66'ıncı maddedeki vatandaşlık tanımı yeniden yazılarak, Türkiye kürtlerinin KCK'ya entegrasyonunun yolu açılacaktır. Buna karşılık Erdoğan'ın ölene kadar devletin başında kalmasına imkân sağlanacaktır. Gelecekte tarih bu olayı şöyle yazacaktır. "Aptal Türkler uykudayken, Kürtler ile Siyasal İslamcılar işbirliği yaparak, Türkiye Cumhuriyeti'ni fesh etmişlerdir" denilecektir.

Atatürk Cumhuriyeti'ne özünden bağlı bir yurttaş olarak, önerim şudur. Bundan sonra tüm muhalefet partileri, ayrı siyasi partiler olarak mücadele etmeyi bırakmalı, güçlerini yeniden Kuvâ-yi Milliye Çatısı altında birleştirmelidirler. Bunu yapmadıkları takdirde zaten siyaset yapacakları ülke de kalmayacaktır. Öncelikle PKK'nın fesih bildirisi yok sayılmalıdır. Sonra Atatürk Cumhutiyeti konusunda birleşen güçler, bir deklarasyon yayımlayarak, yol haritalarını açıklamalıdırlar. Bremen mızıkacıları gibi her kafadan bir ses gelmeye devam ederse, hapishanelerdeki PKK'lılardan boşalan yerlere bu sürece karşı çıkanlar doldurulacaktır. Ya buna hazır olacağız, ya da Cumhuriyete sahip çıkacağız. Başka yol kalmamıştır.